3 Şubat 2010 Çarşamba

AVATAR NEDİR, NE DEĞİLDİR..

İlk yazımın üzerinden dakikalar geçmişti.Blog alemine giriş yapmanın verdiği o çocuksu heyecanın yanında yazacak çok şeyimin olması ve finallerim bittiğinden ötürü hossura hossura geçirebileceğim yığınla boş vaktim bulunmasından dolayı yeni bir yazıyla siz değerli okurlarımın karşısına çıkmak istedim. Önce dışarı çıktım,sigara ve yanında birazcık hava aldım,kuponumuda yaptım ve sıcak yuvama,bilgisayarımın başına geri geldim. Epeydir kafamı kurcalayan bir konu vardı ve bunu yazmalıydım,evet evet yazmalıydım.Tanrı sanki beni yazmak için dünyaya göndermişti..

Başlıktan da anlayacağınız üzere konumuz şu sıralar gündemi meşgul eden,tartışılan,kimisine göre beğenilen,kimisine göre beğenilmeyen ancak çokça sorgulanan AVATAR. Açıkcası gelişi o kadar da gümbürtülü olmadı ancak ortaya çıktığı andan itibaren dünyayı etkisi altına aldı ve yanlış bilmiyorsam eğer şu an titaniğin rekorunu egale edip,sinema tarihinin en çok izlenen filmi oldu. Açıkcası uğruna bu derece emek ve para harcanan,hatta yapılması için teknolojinin gelişmesi beklenilen bir yapımın böyle bir başarıya imza atması bence çokta şaşırtıcı değil. Günümüzde Amerika'nın egemenliğinde gibi gözüken ancak özünü kokuşmuş bir devasa stüdyolar masasında çoktan kaybetmiş,başka coğrafyalarda hayat bulan sinema sanatının kendi içindeki tuhaf dinamikleri,kimi yapıtları haketmedikleri derecede zirveye taşırken,kimilerini de tarihin tozlu sayfalarına gömebilmektedir. Tabi ki burada karşımıza her zamanki şu saçma entel tartışma çıkıyor ortaya. Sanat sanat için mi,onu hayata geçiren ve anlayabilecek belli bir zümre için mi yoksa herkes için mi..? Diğer sanatlar için kesin bir yorum yapamam ancak sinemanın kendi doğrularını yerine getirirseniz o eser herkes içindir diyebilirim basitçe..

Sakın yanlış anlaşılmasın filmle kesinlikle bir zorum yok. Hani öyle büyük bütçeli, devasa, aksiyonlu,patlamalı,çatlamalı filmleri izlemem,gay'lerin lezbiyenlerin birbirlerini yaladığı fransız sanat filmlerinden alamam kendimi tarzı bir yaklaşımım hiç bir zaman olmamıştır çok şükür. Yeri gelir jet li'nin güzel güzel adam dövdüğü filmleride izlerim,yeri gelir old boy'a bakar iç çekerim. Kanımca insan sevmese bile en azından eleştirecekse bile karşıt olduğu görüş hakkında bilgi sahibi olmalıdır.

Dediğim gibi filmle alakalı bir zorum yok. İki kere izledim avatar'ı. İlkinde normal izledim,ilk yarım saatinde uyumak üzereydım,sonrasında olaylar hareketlenince ve pandora beni içine çekmeye başlayınca kendime geldim.İkincisinde üç boyutlu izledim ve tabir-i caizse mal oldum kaldım. O efektler,ortam ve atmosfer hakkaten benı benden aldı.Düşünün o derece mal oldum ki film esnasında n'avi olan o mavi hatuna hakkaten sarkıntılık etmeyi planladım.Filmden çıktım hala gözümün önünden yaratıklar geçmekteydi.Hakikaten olağanüstü bir atmosfer ve teknik işçilik vardı.Hani cidden keratanın birinin çıkıpda ıyy ne salak saçma bir şeydi derse eğer taş olabileceği bir emek vardı filmde.Peki bu teknik anlamdaki başarı şans eserimiydi.. ? paranın efektlerin yada teknolojik imkanların sayesindemiydi.. ? Görünürde öyle dursada aslında öyle değil..

Terminatör,Terminatör-2,Gerçek Yalanlar,Aliens,Abyss ve Titanik desem hatta bunların arkasındaki beyine bir bakın desem sizlerden çok mu şey istemiş olurum ey sevgili okurlarım.
Neyse sizi bu soğuk havada çok yormayayım,ben cevaplayayım,tabi ki JAMES CAMERON.Her zaman derim,bir filmi beğendiyseniz oyunculara değil yönetmene bakın diye.İşte James Cameron'da bu tezimi doğrular nitelikteki adamlardan biridir. O kadar entellektüel hakaretlere maruz kalan hollywood'un yetiştirdiği,kanımca en baba yönetmenlerden biridir. Neden derseniz,şu yukarıdaki filmleri eğer başka birileri çekmeye kalkışmış olsaydı hakkaten eline yüzüne bulaştırmıştı.Ama James Cameron,ortalama yada onun altındaki senaryoları dahi (ki onlarda kendi yazdığı senaryolar oluyor genelde)ortalamanın üstünde filmler haline getirebiliyor.İşte titanik ve avatar'da bunlara en güzel iki örnektir.E şimdi bu kadar övdük bu adamı da hiç mi bir hatası,yanlışı yok.. ? Olmaz mı..

Az çok sinemayla ilgiliyseniz şu gerçeği gayet iyi bilirsiniz;iyi bir senaryodan kötü bir film kolay kolay çıkmaz.Yani en azından ben daha görmedim.Kötü yada basit bir senaryodan ise yönetmenin cambazlıklarıyla başarılı bir film çıkabilir ama bu başarı görsel yönden sağlanmış bir başarıdır. İşte titanik ve avatar,yani sinema tarihinin en çok izlenmiş iki filmi tam da bu noktada duruyolar.Titanik zayıf senaryosu ve bence son derece başarısız oyunculuklara karşın yönetmenin kendi işindeki dehası sayesinde milyar dolarlık bir getiri sağladı yapımcılarına.Ben açıkcası Kara Şövalye'nin ve Yüzüklerin Efendisi serisinin hastası bir insan evladı olarak, titaniğin gerisinde kalmalarına hayıflanır dururum.

Avatar ise bence titanikden kesinlikle daha başarılıydı ancak özünde son derece tanıdık ve sıradan bir hikayeyi başka bir evrene oturtarak,hiç bir şeyi değiştirmeden sunuyordu bize.Konuyu zaten biliyosunuzdur ama genel kalıplarıyla bakacak olursak,tüketim toplumunun özünü yitirmemiş,doğaya,tanrıya ve maneviyata dayalı yaşayan kitlelere saldırısı,onları yoketme yada kendilerine benzetme çabası ve arka planda da sorunlu bir tuketım toplumu elemanının bu savaşın merkezinde taraf değiştirip aşık olması, kahraman olması gibi bir hali vardır.

Eee.. ? bu pocahontas değilmi.. ? bu kurtlarla dans değilmi.. ? hadi daha yakına gelelim bu son samuray değilmi.. ? nedir yani farklı olan.. ? başka bir gezegende geçmesi, başka bir yapıda ve içinde barındırdığı bazı değişiklikler mi.. ? Bence bu kadar basit olmamalı.Tamam türü itibariyle klişelerin kullanımına açık ama izleyenide bir şaşırtın,bir şok edin, daha 10.dakikadan filmin finalini anlamam izin vermeyin,görselliğin içine bırakmayın beni sadece.Önümde zıplayan teknoloji harikası yaratıklara oha demektense,içeride dönen bi entrika,hikayenin içindeki bir değişiklik alsın götürsün beni benden.Sonuçta bu sanatın özü senaryo değilmi.. ?

Sonuç olarak sevgili okurlarım,başlığa dönecek olursak;avatar sinemada teknolojinin varabileceği yer,görsel anlamda seyir zevki ve sinema-teknoloji ortaklığı açısından kesinlikle son noktayı belirliyor ve geleceğede göz kırpıyor.Ancak hikaye anlatımı,senaryo,klişeler ve kullanımı açısından bana hala 25 yıl önceki kurtlarla dans'ı hatırlatıyorsa,kimse kusura bakmasın ama sinema sanatı olarak geleceğe hitap etmeyen,sadece geçmişteki benzerlerinin cilalanmış hali olarak önümüze getirilen,ışıltılı bir ürünü anımsatıyor diyebilirim..

Sizlere bir maniyle veda etmek istiyorum..

Sen dönme sakın kimselere arkanı
Ne de olsa zaman kötü
boşver avatarı,titaniği
bol bol izle temel içgüdü..

Sağlıcakla kalın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder