Çokça sempati duyduğum Mancester United'ın,hala içindeki çocuğu yitirmemişcesine bir afacanlıkla sakız çiğnemeyi beceren,sir lakaplı teknik direktörü Alex Ferguson'un gayet doğru bir lafı vardır.Hocamız der ki : "İstatistik bilimi mini etek gibidir,neredeyse herşeyi gösterir ama asıl görülmesi gerekeni asla göstermez..".Bilge adamın hali heleki tecrübeylede yoğurulunca epey bir farklı olur ve biz genç nesillere tadından yenmeyecek güzellikte tecrübelerini aksettirebilme imkanını o yüce şahısa yada şahıslara sağlar.Benim gibi bahis denen bela ile az çok ilgili herkesin ister istemez başvurduğu,vururken belki de farkında bile olmadığı İstatistik bilimi çok ama çok tuhaf bir şeydir.İşte yukarıda yazmış olduğum söz,bilgeliğin ve tecrübenin,şahane bir homojenlikte karışıp,bir bilim dalı için dahi olsa bile ne kadar doğru sözleri bir araya getirebileceğini gözler önüne sermektedir.
Malumunuz,Türk insanının,hele ki erkek nüfusun çokça muhatap olduğu konular gayet aşikardır sevgili okurlarım.Bu konuların hemen hemen zirvesinde ise tabi ki pek bir sevdiğimiz,canımız,ciğerimiz,herşeyimiz olan futbol vardır.Konusu açılınca herkes teknik direktördür,herkes başkandır,herkes futbol yazarıdır,herkes doğru transferi yapar,doğru oyuncuyu bilir yada bizzat kendisi doğru oyuncudur ama garibim hala keşfedilememiştir.Pazar akşamları futbol tartışma programları bizi ekranlara kitler,her birini nefes almadan hatta bazen nefes vermeden izler dururuz.Zevkli bir şeydir futbol.İzlemesi keyiflidir,konuşmasıda ayrı bi keyiflidir.Sonuç itibariyle,ucundan da, kıyısından da,dibinden de yada kökünden de olsa belli bir futbol bilgisine her daim sahibizdir.
İşte sevgili okurlarım,biraz istatistiğin size sağladı verileri yorumlamayı becerebilen,biraz da futbol bilgisine sahip bazı sivrizekalılar (-ki o sivrizekalılara bende dahilim..) bu yeteneklerini bahis yoluyla maddiyata dökmek ister.Zaten filmde burdan itibaren başlar.
Bundan aşağı yukarı 3 yıl önce,yazın sonlarına doğru bir cumartesi günü evde boş boş oturmaktaydım.Canım sıkılıyordu,yapacak hiç bir şey yoktu.Tabir-i caizse,bilgisayarımın başında mal mal oturmaktaydım,arada bir TV'yide yoklayıp magazin programlarını takip etmekteydim.Sonrasında nasıl olduğunu benimde anlamadığım bir şekilde,bir aydınlanma geldi zihnime."Lan.." dedim kendi kendime,"Lan oğlum,az çok bi futbol bilgin var,ligleri felanda takip ediyosun.E böyle evde mal mal oturduğun hafta sonlarında bahis oynasana.. Hem vakit geçer,hemde elin ejnebi takımlarının oynadığı maçları daha bi heyecanla izlersin,hayatına renk gelir..".Aynen kendime bunları söyledim sevgili okurlarım.Kusura bakmayın,kendimle çok lanlı lunlu konuşurum,yabancı değiliz ne de olsa.
İşte bu parlak fikir,ilk başlarda çok tatlı gözüksede,sonrasında ciddi saç baş yoldurmalarıda beraberınde getirdi.Sadece kendime değil,etrafımda bahis ile ilgilenen diğer arkadaşlarımında durumlarını incelediğimde şu sonuca vardım benim meksika dalgası yapmaktan ayrı bir haz alan okurlarım.Ufak miktarlarda ve eğlence de kaldığı zamanlarda sıkıntı yaratmıyordu ancak büyük meblağlarla oynanan bahis,çoğunlukla büyük sıkıntılarıda beraberinde getiriyordu.Hatta ufak oynananlar bile kimi süprizlerden dolayı yattığında ciddi hakaret kombinasyonlarını ağızlara pelesenk edebiliyordu(kendimden biliyorum..).
3 yıllık tecrübem bana şunu öğretti;bu işin yüzde 90'ı şans,yüzde 5'i istatistik ve geri kalanıda futbol bilgisidir sevgili okurlarım.Eğer ki şansınız yoksa,istediğiniz kadar verileri analiz ederek yorum yapın yada bütün dünya futbolunu çözmüş olun faydası yoktur.O yüzdendir ki kendini profesyonel bahisçi olarak görenlere hatta bu kimlikle yazarlık yapanlara neremle güleceğimi hep şaşırmışımdır.
Neyse benim akıllı uslu ve ilim irfan sahibi okurlarım,çok detayına inmeden size bahisle alakalı belli şeyleri kendimce söylemeye çalıştım.Şimdi ise yaşadığım en trajikomik bahis facialarını kısaca size anlatacağım.
İlk bahsedeceğim faciaya,ben ve bitanecik kankam imza attık(deşifre olmamızı istemediğimden isim vermiyorum..).Sıkıntılı bir günde,acaba naapsak muhabbetinin sonunda hesaba yatırılan 25 lira'yı,envai çeşit maymunluklar ve şanssızlıklarla cebelleşip 700 lira yapan bizler,barcelona ve galatasaray'ın yaptığı minik süprizler sayesinde,2 gün arayla koskoca 700 lirayı eritmiştik.Bugün bile hala o parayı neden çekmediğimizi birbirimize sorar,dururuz.
İkinci facia ise benim pembe yanaklı,al dudaklı bir kankamın başından geçmişti.Çok detaya inmeden kısaca şöyle diyeyim,Arsenal'in gol atamazına iki kere bahis yapan arkadaşım,90 ve 90+3 de gelen gollerle yıkılmıştı ve arsenal'e lanet etmişti.E haksızda değildi sanki.
Sıradaki faciaya bizzat kendim imza attım sevgili okurlarım.Çok güzel bir kupon yapmıştım,herşeyden adım gibi emindim ama tek bir maçta duygularım ve mantığım çelişiyordu.Fenerbahçe İnter ile oynayacaktı,maç Kadıköydeydi ve ben ne yapacağımı bilemıyordum.Sonuçta bu bahis işiydi ve duygulara burada yer yoktu.Gerekirse babamı bile karşıma alabilirdim.Uzunca devam eden bir muhasebe sonucunda,kuponuma 6. maç olarak bu maçı koydum ve mantığımın sesini dinleyerek "La koskoca inter yenilmez heralde.." dedim.Oysa ki kader ağlarını örmüş,taraftarı olduğum renklere yaptığım bu ihanet cezasız kalmamıştı.Geri kalan 5 maç rahatlıkla gelmişti, aşşa yukarı 300 lırayı almam tek bir maça bakıyordu.Hatırlayacağınız üzere,Deivid'in muhteşem goluyle Fenerbahçe 1-0 kazandı,hatta bırakın kazanmayı İnter'i adeta kepaze etti.Hayatım boyunca ilk defa Fenerbahçemin maç kazanmasına ağlamaklı olabilecek kadar üzülmüştüm ama haketmiştim bu acıyı,dayanmalıydım.Kendi takımıma güvenmeyerek,300 lira yerine babayı aldım benim full hd yayın kadar parlak zekaları olan okurlarım..
Son bahsedeceğim facia ise yine yakın bir arkadaşımın başından geçti.Aynen benim gibi eğlencesine,biraz da uçuk bir kupon yapan arkadaşım,son maç olarak Barcelona-Malaga maçına +7 oynamıştı (bilmeyenler için;bahisinizin tutması için o maçta toplamda 7 gol yada üstü olmalı).E yani bu dünyada yaşıyorsanız,heralde barcelona'nın nası bir futbol oynadığını az çok bilirsiniz,o yüzden uzun uzun anlatmaya gerek duymuyorum.Her neyse,yapılan kupondaki diğer bütün maçları tutmuştu ve tahmin edeceğiniz üzere herşey barca'ya kalmıştı.O heyecanla telefona sarılan arkadaşım beni aramıştı ve çocuksu bir sevinçle,gelicek olan 1000 liraya yakın parayla neler yapacağını anlatıyordu.Sevinmiştim onun adına.Aslında maçı tv'den takip edecektim ama bir işim çıktığından aynı saatlerde dışarıda olmam gerekti.Eve döndüğümde ise maç aklıma geldi ve hemen neti açıp skorları kontrol ettim.İnanılır gibi değildi sevgili okurlarım,daha maçın 57.dakikasıydı ve barcelona 6-0 öndeydi.Domestosla temizlenmiş tuvalet kadar temiz olan kalbim sayesinde,arkadaşım adına inanılmaz bir sevinç kaplamıştı bünyemi.Daha maçın bitmesine yarım saat vardı ve zaten 6 gol olmuştu..
Gerisini tahmin edebileceğiniz için yazma ihtiyacı hissetmedim çok değerli okurlarım.Dediğim gibi;bu işin yüzde doksanı'nı şans faktörü oluşturuyordu.
Özet olarak şunu söyleyeceğim sevgili okurlarım;bahisten hiç bir zaman siz kazanamazsınız.Kazandığınızı zannettiğiniz zamanlarda bile kazanan siz değilsinizdir aslında.Sadece o anlık bir başarı hissidir,çunkü anlamadığım bir sistemle o kazandığınız paralar,bir şekilde uçar giderve o bahis düzeneği içinde yerini alır.Evet eğlencesine yada evde oturduğunuz zamanlarda bir vakit geçirme aracı olarak,ufak meblağlarla oynanan bahislerden kimseye bir zarar gelmez ancak bunu bir geçim kapısı yapmaya çalışan yada buna özenen insanlara,tek bir gerçeği hatırlatmam gerekir affınıza sığınarak..
Bahisde, her daim kasa kazanır..
Sağlıcakla kalın..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder